4 Ocak 2016 Pazartesi

Kış

Sanmıştım ki diye başlayan bin tane cümle kurabilirim. 
Nasıl hayal kırıklıklarım var anlatsam,
Bi anlatabilsem.
Neler birikmiş içimde neler neler tüketmişim neler büyütmüşüm. 
Çöpe dönmüşüm,
Çöplük olmuşum.
Güvenmek neydi?
Nasıldı umarsızca,korkusuzca dayayabilmek başını birinin omzuna,
Nasıl yaşanıyordu o aşklar.
Gözlerinde kuşku,kalbinde şüphe olmadan,
Yarasızca sarılabilmek neydi?
Sebepsizce deli gibi sevmek,
Sabah akşam demeden sevişmek sadece sarılarak eline dokunarak...
Doya doya nefes alabilmek,
Onu düşündüğümde içime yayılan sıcaklığın kokusu nasıldı?
Artık hatrımda yok,
Artık yok içimde kelebek filan.
Hepsi sıcak yerlere gitti,
Kış geldi içime,
Üşüyorum... 


Şans...

Hepimiz kocaman bi parçayı oluşturan küçük tanecikler değil miyiz nasıl bu kadar farklı olabiliyoruz?
Siyah olduğu kadar beyaz olması gerek ki denge dediğimiz şey olsun bunu biliyorum ama bembeyazken simsiyahla karşılaşmak haksızlık gibi geliyor bana.
Yada ben mi öylesini arıyorum bulup çıkartıyorum çamurdan,sonra da siyah diye yakınıyorum.
Bi ben mi anlamıyorum insanları.
İşte aslında sorgulamaya başladığımızda asıl hikayenin kahramanları oluyoruz,doğru.
Herşey olması gerektiği gibi oluyor evet ama değiştiremez miyiz acaba,kendi şansımızı yaratamaz mıyız.
Mesela karşımıza öyle bi insan çıkıyor ki kendi bünyemizde sevmediğimiz herşeyi değiştirebileceğimiz,güzel olanlara dönüştürebileceğimiz biri..
Neden kıymet bilmiyoruz?
Çok az insana içten,kalpten dokunabilirken bunu bulduğumuzda neden dokunma şansımızı ittirmek için kullanıyoruz?
Çünkü yolumuzda çirkinlikler var henüz haznesini doldurmamış çirkinlikler.
En küçük toz taneciğinden bile daha küçük olduğumuz halde varoluşun bi parçasıyız ve aslında bütün dünyayı değiştirebilecek güce sahibiz boyutumuzun tersine ama farkında mıyız?
Hayır..
O zaman iyi şanslar size ben her yenilgimi,her yanılgımı kolumun altına alıp,başımın üstüne koyup şansımı yaratmanın peşinde koşmaya devam edeceğim..
O zaman bu gece de kırıklıklara rağmen farkındalığın şerefine...