25 Kasım 2016 Cuma

GECE

En korktuğum şeylerden biriydi bir bağımlıyı sevmek. Bir diğeri ise aynı bedende yaşayan iki ayrı kişiyi sevmek.İşte ikisi de oluverdi.Sevdim sizi…Biriniz canımı çok yakarken,diğeriniz nasıl oluyor da beni dünyanın en mutlu insanı yapabiliyor hiç bilmiyorum,anlamıyorum…Dayanmaya çalışıyorum ama eksiler var ya o eksiler,kırıklar,bereler,kurumuş kanlar…Onlar çizgiler çiziyorlar.Çizgilerle güldüğünde de güzel olamıyorsun işte.Yaşlanmış oluveriyorsun.Pörsümüş domates gibi yumuşamış,kırışmış biberler gibi kararmış.Napsan olmaz,salata yapsan  olmaz,yemeğe katsan olmaz,olmaz işte.Sen hiç en sevdiğinin en sevmediğin tarafıyla yaşlandın mı?Galiba ben yaşlandım.Geri dönemezmişim gibi…İçimdeki çocuğu büyüten bir sarmaşık var. Oysa ben çok korumuştum onu,bir sürü şeyi bilmesin diye...Şimdi bunları anlatırken Ceylan vazgeçtim gözlerinden dedi,yanaklarıma yağmur damlası düştü.Yazmaya takatim kalmadı...

4 Ocak 2016 Pazartesi

Kış

Sanmıştım ki diye başlayan bin tane cümle kurabilirim. 
Nasıl hayal kırıklıklarım var anlatsam,
Bi anlatabilsem.
Neler birikmiş içimde neler neler tüketmişim neler büyütmüşüm. 
Çöpe dönmüşüm,
Çöplük olmuşum.
Güvenmek neydi?
Nasıldı umarsızca,korkusuzca dayayabilmek başını birinin omzuna,
Nasıl yaşanıyordu o aşklar.
Gözlerinde kuşku,kalbinde şüphe olmadan,
Yarasızca sarılabilmek neydi?
Sebepsizce deli gibi sevmek,
Sabah akşam demeden sevişmek sadece sarılarak eline dokunarak...
Doya doya nefes alabilmek,
Onu düşündüğümde içime yayılan sıcaklığın kokusu nasıldı?
Artık hatrımda yok,
Artık yok içimde kelebek filan.
Hepsi sıcak yerlere gitti,
Kış geldi içime,
Üşüyorum... 


Şans...

Hepimiz kocaman bi parçayı oluşturan küçük tanecikler değil miyiz nasıl bu kadar farklı olabiliyoruz?
Siyah olduğu kadar beyaz olması gerek ki denge dediğimiz şey olsun bunu biliyorum ama bembeyazken simsiyahla karşılaşmak haksızlık gibi geliyor bana.
Yada ben mi öylesini arıyorum bulup çıkartıyorum çamurdan,sonra da siyah diye yakınıyorum.
Bi ben mi anlamıyorum insanları.
İşte aslında sorgulamaya başladığımızda asıl hikayenin kahramanları oluyoruz,doğru.
Herşey olması gerektiği gibi oluyor evet ama değiştiremez miyiz acaba,kendi şansımızı yaratamaz mıyız.
Mesela karşımıza öyle bi insan çıkıyor ki kendi bünyemizde sevmediğimiz herşeyi değiştirebileceğimiz,güzel olanlara dönüştürebileceğimiz biri..
Neden kıymet bilmiyoruz?
Çok az insana içten,kalpten dokunabilirken bunu bulduğumuzda neden dokunma şansımızı ittirmek için kullanıyoruz?
Çünkü yolumuzda çirkinlikler var henüz haznesini doldurmamış çirkinlikler.
En küçük toz taneciğinden bile daha küçük olduğumuz halde varoluşun bi parçasıyız ve aslında bütün dünyayı değiştirebilecek güce sahibiz boyutumuzun tersine ama farkında mıyız?
Hayır..
O zaman iyi şanslar size ben her yenilgimi,her yanılgımı kolumun altına alıp,başımın üstüne koyup şansımı yaratmanın peşinde koşmaya devam edeceğim..
O zaman bu gece de kırıklıklara rağmen farkındalığın şerefine...

6 Aralık 2015 Pazar

Denge



Hiç bir sokak çıkmaz değildir,
Değişikliklerden korkmazsan,
Yüklerini sırtından atmaya hazırsan,
O pahalı arabanı bırakıp yürümeye razıysan,
Eğer karnını içine çekebilirsen geçebilirsin o darlıklardan yara bere içinde.
Biliyor musun kötü gibi görünen şeyler en iyisidir aslında.
O an anlamak güç olsa da hayata olan güvenimizdir sınanan.
Mesela en keskin tat ayrılıklardadır,
Halbuki ruh eşlerimize doğru adımlarımızdır bazen bizim attığımız bazen atmak zorunda bırakıldığımız,
İşsiz kalmaktır zaman zaman,
Başarıyı gerçek anlamıyla tadacağımız işe bizi hazırlayan.
Parasız,pulsuz olmak güzeldir,
Yoksa nasıl bileceğiz ihtiyacı olanlarla paylaşmanın huzurunu,mutluluğunu.
Mesela gidememektir istediğin ülkeye,
Bir düşünsene gittiğinde hissedeceğin özgürlüğü.
Can yangısından zıpladığın o günlerdir iyilik güzellik olarak sana dönecek olan.
Boşluklar iyidir suyun dolup seni boğmasını engeller.
Nasırlarla daha güzel gelir gitarın sesi.
Sancılar güzel bir yoldur geçtiğinde yeniden doğmuşluğu anlamak için.
Kış olmasa özlenir mi yaz
Öyle bir denge işte...
Şimdi sarıl acılarına,
Düşün ki en güzel mucizen yakınında.

25 Kasım 2015 Çarşamba

20 Kasım 1984




Ben bugün doğdum..

Belki ilk dünyaya gelişim,bu acemiliklerim ondan,
Belki de tecrübeli bir acemiyim kimbilir..
Bu ara sağım solum dar duvar, 
Ben de genelde sarhoşum bazen aşktan,bazen mutluluktan,bazen melankoliden,
Arada rakıdan,genelde biradan :)
Yalpalayıp çarpıyorum o duvarlara zaman zaman ama biliyorum hep aydınlığa çıkar benim koridorlarım,
Her sıkışmışlığımda bir yerlerinden tutunurum hayata,
Ve şükür ki yanıbaşımda dimdik duran sapasağlam en az bi insan bulurum o anlarda.
Yaş 31'den 32'ye yol aldı ha ben daha 15'im orası ayrı :)
Mesela kuş tüylerini meleklerin bırakacağına,
Prensimin beyaz atıyla geleceğine,
Denizin tuzlu suyu ayaklarıma değdiğinde deniz kızı olacağıma,
Bir balığın benimle yüzerken gözlerime bakıp benimle konuştuğuna,
Pencereme gelen martıların yemeklerini yedikten sonra cama vurarak bana teşekkür ettiğine,
Bulutların sevdiğim masallardan esinlenerek şekiller çizdiğine,
Söylediğim şarkıları benimle birlikte bütün dünyanın söyleyeceğine,
Sonsuz aşkın varlığına,
Kaş'ta tepede uyuyan devle Meis'teki hamile kadının bir gün kavuşacağına,
Akyaka'nın büyülü olduğuna,
70'li yaşlarımızda kız kıza çay partisi yapıp, 
Eskiden olduğu gibi adamlardan,çocuklarımızdan,en sevdiğimiz filmlerden konuşurken,
Arka fonda Birsen Tezer'in bize eşlik edeceğine,
80 yaşıma geldiğimde yanımda aynı heyecanla elini tutup yürüyeceğim bir adam olacağına,
Üzgün olan her insanı mutlu edebileceğime,
Her derde deva olabileceğime,
Atatürk'ün aslında ölmediğine,
Bütün dünyanın barış içinde ve özgürce yaşayacağına hala inanıyorum.
Yok yok 15'ten de küçüğüm, bence 5 filan :)

Bebekliğimden bugüne kadar hayatıma değip geçmiş,değip geçememiş,
İz bırakmış herkese teşekkürü borç bilirim,
Günler aktıkça,takvim sayfaları değiştikçe,
Her birinden her gün yeni şeyler öğreniyorum.
Hala...
Çeşitli isimleri olan bi sürü insan tanıdım,
Bugün anlıyorum ki hepimiz aynıyız,aynayız birbirimize aslında.
Dönüp baktığımda kimse bana ihanet etmedi,kötülük yapmadı,
Ben de kimsenin canını yakmadım.
Hepimiz kendi süreçlerimizi yaşadık,
Herşey olması gerektiği gibi oldu ve öğretileri kaldı.
İşte onlardan bir kısmını içine biraz masal katarak anlatmak istiyorum ;

Öncelikle,
Her anne melektir ve benim gerçekten bir meleğim hep var otuz küsür yıldır yanıbaşımda olan.
İçimdeki güzel duyguları doğduğumdaki gibi tertemiz tutmamı sağlayan,
Aşkın ne denli güçlü bişey olduğunu,
Bir insanı olduğu gibi sevebilmenin yüceliğini,
Yılmadan bıkmadan sevdiğin için bazen sadece durarak savaşman gerektiğini bana öğreten,
Sadece benim değil ağlayan bütün çocukların kalbine dokunan,
Tostun tadını bilmeyen yüzlerce çocuğa onu tattıran,
Kaybolmuş olanların yollarını bulmasını sağlayan,
Kötü şeyler yaptıklarında yapmamaları gerektiğini defalarca teker teker kendi çocuğuna anlatır gibi anlatan annem...

Hulktan daha güçlü bir babam var,
Suyun altında bile nefes alabilen,balıklarla konuşabilen,
Kocaman kocaman metalleri kıvırıp büküp onlara şekiller verdiği için elleri mis gibi buram buram metal kokan,
Kaşıklardan çatallardan adamlar yapıp ellerine enstrümanlar yerleştiren,
Çocukluğumdan beri ninni gibi çaldığı gitarıyla bana şarkılar söylemeyi öğreten,
Kelimelerin gücünün sakinlikte saklı olduğunu her fırsatta bana ispat eden, Hataların insanlara mahsus olduğunu ve herşeyin değişebileceğini gösteren beni mucizelere inandıran babam...

Yılları birlikte devirdiğimiz,
Bana hem cinsleriyle ilgili çok gizli bilgiler verip beni uyaran,
Gerektiğinde kollarının altında beni kimseye göstermeden saklayıp, Gerektiğinde göğsünü kabartarak gururla benden bahseden sapasağlam  'erkek ' dostlarım var..

Tatlı mı tatlı,neşeli,sakin,hayat dolu
Ama hakkımız yendiğinde boyuna posuna bakmadan,
Kendini ve sevdiklerini savunurken dağ gibi ayaklarının üzerinde duran,
Adam gibi kızlar var yamacımda. 

Tanıdığım,
Tanımadığım,
Gıyabında tanıdığım herkesin bir izi var,
Elimde,yüzümde,gözümde,omzumda,kalbimde,her yerimde..
Yaşadığım herşey için biriktirdiğim teşekkürlerim var,
Bir gün daha da büyüdüğümde,
Pembe gözlüklerimi masama koyup anlatacağım gerçek hikayelerim de var masallarımdan başka.

Bana şarkılar söyletenler var bir de yazdıranlar.
Genelde hüzünlü hikayeler hepsi ama olsun onlar da hayata dair onlar da 'iyi ki..' 
Yolda yürürken denk geldiğim şu an konuşmasam bile bir bakışından nasıl olduğunu anladığım onlarca göz var.
Hayatıma değmiş geçmiş,değmiş geçememiş herkesin bir yerlerde nefes alıyor olmasından ötürü mutluluğumu dile getirmek aslında amacım.
Ben bugün doğdum ve ben olarak devam edebildiğim süre boyunca birileriniz için şarkılar yazmaya,birileriniz için şarkılar söylemeye devam edeceğim.

Bir kahramanım var ve hepiniz bile bile yada bilmeden beni ona ulaştırdınız,bundan ötürü teşekkürü borç bilirim.

Sevgilerimle...

Körebe

Nasıl bir arada kalmışlık bendeki bilmem. 
Her gün yeni bir umutla yürüyüp,
Her akşam umudunu kaybetmek nasıl bi yangı,nasıl bi döngü?
Ben beni sorguluyorum hunharca,
Sen seni yaşarken.
Birimizden birimiz,birimizin hayatına dahil olmak zorunda,
Kemikleşmiş,ilikleşmişliklerimizden.
Ve o senken,
Zaman zaman dik durabileceklerim durabilmişliklerim kadar,
Ne kadarsa o kadar.
Sen anlarsın beni.
Ben de insanım dedim sana sadece bi kere,
Çünkü sen melek olmuşlardan geldiğimi düşündün hep,
Doğru,aynı senin bana gelişin gibi.
Onlar melekken benim hala insan olduğumu hatırla diye gönderdiler aslında. 
Kendini hatırla diye,
Sana bi şans daha verdiler,hala yaşayan birini sevebilirsin dediler.
Peki sen yine körebe mi oynayacaksın?
Gerçekten kapatacak mısın bir bez parçasıyla görenlerini?
Madem öyle,
Saklambaç oynayalım o zaman kapat gözlerini ben saklanayım olur mu?
Arayıp bulamadığında anlarsın belki,
Halbuki ben sek sek oynamak isterdim seninle,
Sonsuza giden sayıları takip ederek,
Zıplaya zıplaya gidebildiğimiz kadar uzaklara gidelim isterdim.
Ben kutu kutu pense oynayalım isterdim elele,
Olsun varsın olduğumuz yerde dönelim ama ellerimiz ayrılmasın.
Yakan toptan kaçalım güle oynaya,
İstop oynayalım,benim elimden çıkan top senin elini bulsun isterdim.
Ama çocukluk işte!
Bakma sen bana!
Ben hala şeker kız Candy'nin Anthony'yi bulmasını bekliyorum.
Sense savaş belgesellerini seviyorsun.
Haklısın,
Şimdi tak gözüne bi bez parçası,
Bizim oyunumuz körebe olsun..

Şehirde bir kuş

Gel desen kuş,
Geliyorum desen şehir olurum sevgili..