6 Aralık 2015 Pazar

Denge



Hiç bir sokak çıkmaz değildir,
Değişikliklerden korkmazsan,
Yüklerini sırtından atmaya hazırsan,
O pahalı arabanı bırakıp yürümeye razıysan,
Eğer karnını içine çekebilirsen geçebilirsin o darlıklardan yara bere içinde.
Biliyor musun kötü gibi görünen şeyler en iyisidir aslında.
O an anlamak güç olsa da hayata olan güvenimizdir sınanan.
Mesela en keskin tat ayrılıklardadır,
Halbuki ruh eşlerimize doğru adımlarımızdır bazen bizim attığımız bazen atmak zorunda bırakıldığımız,
İşsiz kalmaktır zaman zaman,
Başarıyı gerçek anlamıyla tadacağımız işe bizi hazırlayan.
Parasız,pulsuz olmak güzeldir,
Yoksa nasıl bileceğiz ihtiyacı olanlarla paylaşmanın huzurunu,mutluluğunu.
Mesela gidememektir istediğin ülkeye,
Bir düşünsene gittiğinde hissedeceğin özgürlüğü.
Can yangısından zıpladığın o günlerdir iyilik güzellik olarak sana dönecek olan.
Boşluklar iyidir suyun dolup seni boğmasını engeller.
Nasırlarla daha güzel gelir gitarın sesi.
Sancılar güzel bir yoldur geçtiğinde yeniden doğmuşluğu anlamak için.
Kış olmasa özlenir mi yaz
Öyle bir denge işte...
Şimdi sarıl acılarına,
Düşün ki en güzel mucizen yakınında.

25 Kasım 2015 Çarşamba

20 Kasım 1984




Ben bugün doğdum..

Belki ilk dünyaya gelişim,bu acemiliklerim ondan,
Belki de tecrübeli bir acemiyim kimbilir..
Bu ara sağım solum dar duvar, 
Ben de genelde sarhoşum bazen aşktan,bazen mutluluktan,bazen melankoliden,
Arada rakıdan,genelde biradan :)
Yalpalayıp çarpıyorum o duvarlara zaman zaman ama biliyorum hep aydınlığa çıkar benim koridorlarım,
Her sıkışmışlığımda bir yerlerinden tutunurum hayata,
Ve şükür ki yanıbaşımda dimdik duran sapasağlam en az bi insan bulurum o anlarda.
Yaş 31'den 32'ye yol aldı ha ben daha 15'im orası ayrı :)
Mesela kuş tüylerini meleklerin bırakacağına,
Prensimin beyaz atıyla geleceğine,
Denizin tuzlu suyu ayaklarıma değdiğinde deniz kızı olacağıma,
Bir balığın benimle yüzerken gözlerime bakıp benimle konuştuğuna,
Pencereme gelen martıların yemeklerini yedikten sonra cama vurarak bana teşekkür ettiğine,
Bulutların sevdiğim masallardan esinlenerek şekiller çizdiğine,
Söylediğim şarkıları benimle birlikte bütün dünyanın söyleyeceğine,
Sonsuz aşkın varlığına,
Kaş'ta tepede uyuyan devle Meis'teki hamile kadının bir gün kavuşacağına,
Akyaka'nın büyülü olduğuna,
70'li yaşlarımızda kız kıza çay partisi yapıp, 
Eskiden olduğu gibi adamlardan,çocuklarımızdan,en sevdiğimiz filmlerden konuşurken,
Arka fonda Birsen Tezer'in bize eşlik edeceğine,
80 yaşıma geldiğimde yanımda aynı heyecanla elini tutup yürüyeceğim bir adam olacağına,
Üzgün olan her insanı mutlu edebileceğime,
Her derde deva olabileceğime,
Atatürk'ün aslında ölmediğine,
Bütün dünyanın barış içinde ve özgürce yaşayacağına hala inanıyorum.
Yok yok 15'ten de küçüğüm, bence 5 filan :)

Bebekliğimden bugüne kadar hayatıma değip geçmiş,değip geçememiş,
İz bırakmış herkese teşekkürü borç bilirim,
Günler aktıkça,takvim sayfaları değiştikçe,
Her birinden her gün yeni şeyler öğreniyorum.
Hala...
Çeşitli isimleri olan bi sürü insan tanıdım,
Bugün anlıyorum ki hepimiz aynıyız,aynayız birbirimize aslında.
Dönüp baktığımda kimse bana ihanet etmedi,kötülük yapmadı,
Ben de kimsenin canını yakmadım.
Hepimiz kendi süreçlerimizi yaşadık,
Herşey olması gerektiği gibi oldu ve öğretileri kaldı.
İşte onlardan bir kısmını içine biraz masal katarak anlatmak istiyorum ;

Öncelikle,
Her anne melektir ve benim gerçekten bir meleğim hep var otuz küsür yıldır yanıbaşımda olan.
İçimdeki güzel duyguları doğduğumdaki gibi tertemiz tutmamı sağlayan,
Aşkın ne denli güçlü bişey olduğunu,
Bir insanı olduğu gibi sevebilmenin yüceliğini,
Yılmadan bıkmadan sevdiğin için bazen sadece durarak savaşman gerektiğini bana öğreten,
Sadece benim değil ağlayan bütün çocukların kalbine dokunan,
Tostun tadını bilmeyen yüzlerce çocuğa onu tattıran,
Kaybolmuş olanların yollarını bulmasını sağlayan,
Kötü şeyler yaptıklarında yapmamaları gerektiğini defalarca teker teker kendi çocuğuna anlatır gibi anlatan annem...

Hulktan daha güçlü bir babam var,
Suyun altında bile nefes alabilen,balıklarla konuşabilen,
Kocaman kocaman metalleri kıvırıp büküp onlara şekiller verdiği için elleri mis gibi buram buram metal kokan,
Kaşıklardan çatallardan adamlar yapıp ellerine enstrümanlar yerleştiren,
Çocukluğumdan beri ninni gibi çaldığı gitarıyla bana şarkılar söylemeyi öğreten,
Kelimelerin gücünün sakinlikte saklı olduğunu her fırsatta bana ispat eden, Hataların insanlara mahsus olduğunu ve herşeyin değişebileceğini gösteren beni mucizelere inandıran babam...

Yılları birlikte devirdiğimiz,
Bana hem cinsleriyle ilgili çok gizli bilgiler verip beni uyaran,
Gerektiğinde kollarının altında beni kimseye göstermeden saklayıp, Gerektiğinde göğsünü kabartarak gururla benden bahseden sapasağlam  'erkek ' dostlarım var..

Tatlı mı tatlı,neşeli,sakin,hayat dolu
Ama hakkımız yendiğinde boyuna posuna bakmadan,
Kendini ve sevdiklerini savunurken dağ gibi ayaklarının üzerinde duran,
Adam gibi kızlar var yamacımda. 

Tanıdığım,
Tanımadığım,
Gıyabında tanıdığım herkesin bir izi var,
Elimde,yüzümde,gözümde,omzumda,kalbimde,her yerimde..
Yaşadığım herşey için biriktirdiğim teşekkürlerim var,
Bir gün daha da büyüdüğümde,
Pembe gözlüklerimi masama koyup anlatacağım gerçek hikayelerim de var masallarımdan başka.

Bana şarkılar söyletenler var bir de yazdıranlar.
Genelde hüzünlü hikayeler hepsi ama olsun onlar da hayata dair onlar da 'iyi ki..' 
Yolda yürürken denk geldiğim şu an konuşmasam bile bir bakışından nasıl olduğunu anladığım onlarca göz var.
Hayatıma değmiş geçmiş,değmiş geçememiş herkesin bir yerlerde nefes alıyor olmasından ötürü mutluluğumu dile getirmek aslında amacım.
Ben bugün doğdum ve ben olarak devam edebildiğim süre boyunca birileriniz için şarkılar yazmaya,birileriniz için şarkılar söylemeye devam edeceğim.

Bir kahramanım var ve hepiniz bile bile yada bilmeden beni ona ulaştırdınız,bundan ötürü teşekkürü borç bilirim.

Sevgilerimle...

Körebe

Nasıl bir arada kalmışlık bendeki bilmem. 
Her gün yeni bir umutla yürüyüp,
Her akşam umudunu kaybetmek nasıl bi yangı,nasıl bi döngü?
Ben beni sorguluyorum hunharca,
Sen seni yaşarken.
Birimizden birimiz,birimizin hayatına dahil olmak zorunda,
Kemikleşmiş,ilikleşmişliklerimizden.
Ve o senken,
Zaman zaman dik durabileceklerim durabilmişliklerim kadar,
Ne kadarsa o kadar.
Sen anlarsın beni.
Ben de insanım dedim sana sadece bi kere,
Çünkü sen melek olmuşlardan geldiğimi düşündün hep,
Doğru,aynı senin bana gelişin gibi.
Onlar melekken benim hala insan olduğumu hatırla diye gönderdiler aslında. 
Kendini hatırla diye,
Sana bi şans daha verdiler,hala yaşayan birini sevebilirsin dediler.
Peki sen yine körebe mi oynayacaksın?
Gerçekten kapatacak mısın bir bez parçasıyla görenlerini?
Madem öyle,
Saklambaç oynayalım o zaman kapat gözlerini ben saklanayım olur mu?
Arayıp bulamadığında anlarsın belki,
Halbuki ben sek sek oynamak isterdim seninle,
Sonsuza giden sayıları takip ederek,
Zıplaya zıplaya gidebildiğimiz kadar uzaklara gidelim isterdim.
Ben kutu kutu pense oynayalım isterdim elele,
Olsun varsın olduğumuz yerde dönelim ama ellerimiz ayrılmasın.
Yakan toptan kaçalım güle oynaya,
İstop oynayalım,benim elimden çıkan top senin elini bulsun isterdim.
Ama çocukluk işte!
Bakma sen bana!
Ben hala şeker kız Candy'nin Anthony'yi bulmasını bekliyorum.
Sense savaş belgesellerini seviyorsun.
Haklısın,
Şimdi tak gözüne bi bez parçası,
Bizim oyunumuz körebe olsun..

Şehirde bir kuş

Gel desen kuş,
Geliyorum desen şehir olurum sevgili..

Yol

Güneşle ay bile aynı anda gökyüzünde yerlerini alabiliyor da biz neyi paylaşamıyoruz?
Yağmur bile güneşe dahil olduğunda rengarenk ışıklar saçıyor ucu bucağı olmayan bir yol boyunca,
Biz neden gökkuşağı olamıyoruz?
Neden aynıyken hayallerimiz farklıymış gibi yaşıyoruz?
Ortak dilimiz varken neden anlayamıyoruz,anlatamıyoruz,anlaşamıyoruz?
Ait olmadığımız hayatlar yaşayıp,
Olmak istemediğimiz yerlerde neden kayboluyoruz?
Kim öğretti ayrılıkları,ayrılaşmayı bize?
Caniliği,nefreti,kini kim koydu içimize?
Ne ara yabancı olduk?
Bu kıymet bilmez fütursuz benliklerimiz hangi kabustan kalma?
En kolayını mı seçiyoruz hakkaten?
Yaşamaksa bunun adı,sözde 'yaşamanın' kolay yolu bu mu?
Duyarsızlaşmak mı?
Bizi sınıflandıran,önce özümüzden,en büyük yaşam kaynağımız olan sevgiden koparan,
Kollarımızı daha da göğsümüze bağlatan,
Adımlarımızı daraltan,
Nefesimizi ağırlaştıran,
içimizdeki çocuğu öldüren,
Ama tabiri caizse bizi hayatta tutan kolay yol bu mu?
Sevgisizliğe giden yol?
Neden birbirimizi öldürüyoruz kendimizden başlayarak farkında olmadan?
Yaşamayı denemeyişimiz korkaklığımızdan!
Düşünün,
Biz neden aynı gökyüzündeki iki bulut olamıyoruz!

Güneşli bu cumartesi

Ver elini gidelim sevgili,
Gidelim insanların gönüllerinin kuytu köşelerini bile açtıkları huzurlu yerlere.

7 Ekim

Ben mahalle çocuğuyum.
Sokaklarda büyüdüm,
Bol bol sulugöz çiğnedim yüzümü tatlı tatlı buruşturarak.
Bir de cicoz hani üç renkli olan,pembe,sarı,mavi.
Balonunu şişirip şişirip yüzümün yarısını kaplayacak şekilde patlattım.
Sonra o incecik zar haline gelen sakızı yüzümden on parmağımla sıyırdım.
Köpük helva satan kamyonetlerin arkasından koştum.
Haaa leblebi tozu var bir de,
Leblebi tozu yiyip konuşmaya çalıştım ağzımdakini püskürterek,
Sonra gülerken boğazıma kaçtı gözlerim yaşlı yaşlı öksürdüm dakikalarca,
Daha çok güldüm.
Hunharca koşup,terleyip,kirlenip,acıkıp salçalı ekmek yedim.
Çişim geldiğinde bacaklarımı birbirine yapıştırıp ip atlamaya devam ettim,
Eve girersem çıkamam diye.
Ben de mahalle çocuğuyum.
Saklambaç oynadım karanlıkta,
Elektrik direğine yumulup birden yüze kadar sayarak.
Duvardan duvara atladım,
Düşmekten korkmadan.
Kapı pervazlarına tırmandım parmak uçlarımla.
İki yana açılan tahta kutularda satılan parmak dondurmalardan yedim bolca.
Bir de aynı kutularda satılan lahmacunlardan. 
Misket oynadım,
Bir de bozuk paralarla futbol.
Saçımı çekip duran zeytin gözlü çocuk ilk aşkımdı,
Canımı acıtanlara olan zaafım o günlerden.
Ben mahalle çocuğuyum, 
Şimdi büyüdüm mü bilmem.
Sanki hala çocuğum ama mahallem yok...

29 Eylül



Her birimiz şahsımıza münhasırız ve birbirimizle şekilleniyoruz.
Artıklarımız artıklarımızla buluşup 'artık'la başlayan cümleleri oluşturuyor dilimizde.
Özümüze duymamız gereken saygımızı görmezden gelip,
Sahip olma hırsıyla yıkıp geçiyoruz sahip olduğumuz her güzelliğimizi.
Sonra bir bakıyoruz parça parça kirlenmiş ruhlarımız,
Yaralarımızsa ganisi karartılarımızın.
Şimdi ne olacak peki?
Şimdi nasıl temizleneceğiz?
Nasıl aklanacak yüreklerimiz?
'Bu kadar açık yaramız varken nasıl sarılırız birbirimize' demişti bi dostum
Ne doğru söylemiş!
Ne haklıymış!
Çok acılı oluyor kanayan yaraya kanayan yaranın değişi.
İyileştirmiyor da dokunuşlar,daha çok mikrop bulaştırıyor.
Karışıyor yaralar birbirine,birbirinin üstüne biniyor,
Çok oluyor,çok yanıyor!
Sonra gidişlerimiz oluyor yangılarımız
Ya kalsak?
Kaçmasak?
Bize ezberletilen,öğretilen herşeyi unutsak,
Kalsak?
Köhnelerde yaşamaya çalışsak,
Gerçekten var olanı tüketmektense. 
İyileşmeye çalışsak iyileştirerek.
O zaman yeniden açar çiçekler
Biliyorum.
Acı mı?
Çekeriz olur biter.
Kahkahamızın sesi kalır geriye!!

2 Ocak


Bugün bir çocuk gördüm hasta,

İki koluna iki adam girmiş zor ayakta,
Çocuk hasta,
Yüzü solgun,
Kollarındaki adamlar sert,soğuk.
Çocuk adamlara yaslanmış,
Öyle durmaya çalışıyor,
Hastane koridorunda gözleri etrafında.
Gözlerinde korku,
Aradığı belki de son kez göreceği tanıdık bir yüz,
Belki de tam tersi.
Çocuk hasta,
Kollarında adamlar,
Ellerinde kelepçe,
Çocuk hasta,
Çocuk kelepçeli,
Çocuk küçük.

Bilmesen de

Sadece sen varsın diye güneşin doğmuşluğu var bazı sabahlar,
Gözlerin yer etmiş bende,bir de dudaklarını büzüp gülüşün bana.
Her baktığında deprem olurdu içimde sen bilmezsin,
Sadece sen varsın diye güzelleşmişliği var şehirlerin,ağaçların yeşilinin,
Sadece sen varsın diye ben varım bazı akşam önceleri,sabah ertesileri.
Sen bilmezsin,bilmesen de geçer zaman denilen boşluk,
Geçer,
Gider.

Ve sen

Ve sen ne yaparsan yap hep özlenen olarak kalacaksın,sevilmekten çok sevmeyi sevdiğimizden.

4 Aralık

Ne zaman sen gelsen aklıma,kulaklarım uğulduyor,
Sanki beynim kanamaya beş kala,
Gözlerim karanlığa yaklaşıyor.
Eksiler artıları siler demişti bir gün annem,inanmamıştım.
Meğer ne kadar haklıymış 30’umda sen öğrettin bana teşekkürler çocuk…

Çocuk



Egolarımızla insan sevemeyiz biliyor musun? 

Sevdiğimiz yine aynada gördüğümüz kişi olur, 
Gittikçe yalnızlaşır hatta hırçınlaşırız. 

Bazen öyle zarar veririz ki gücümüzün yettiği kadar ezeriz karşımızdakini, Aslında kendimizi. 
Sevdiklerimizi yargıladığımızda,
Hatta suçladığımızda pis ellerimizi başkalarına sürmeye bulaştırmaya çalışırız, Kirli olan sadece biz olmayalım diye. 
Ruhumuzun köhneliğinin herkeste olduğunu zannederiz. 
Ve tabiki sen bunları bilmiyorsun çocuk, 
Hayat bizim kadar zorlamamış seni, 
Öğretmemiş sana işin sırlarını, 
E sen de merak etmemişsin yada paylaşmamışsın başkalarının acılarını. Sonunda da tekleşmeye kodlanmışsın. 
Belki bu sefer bir şeyler öğretmişimdir ben sana, 
Mucizeler içimizde saklıdır, 
Egolarımız ve hırslarımızda.
 
Bu dediğimi unutma egolarımızla sevemeyiz çocuk, 
Tekleşir zamanla da yokoluruz.

31 Aralık

Öyle bi döngünün içine girerizki bazen çıkamayız içinden, 
Görmek istemeyiz gerçekleri. 
Aslında bi sürü insan,bi sürü olay çıkar karşımıza 
Bize anlatmak için işin aslını, 
Yine de anlamayız çünkü senaryo bizimdir oyuncular da bizizdir. 
Her karakteri biz yaratmışızdır Stanislavski’nin anlattığı gibi. 
Bazen güneşte açan bi çiçek zannederiz kendimizi, 
Bazen yere düşen bi yağmur damlası, 
Bazen Quasimodo, 
Bazen Esmeralda. 
Hiç anlatıcı olamayız böyle bi kurgunun içinde yaşadığımızı zannederken, 
Hiç piyon olamayız gözümüz şahtayken. 
Sonra bi anda yarattıklarımız kendi hayatlarına karışır gider. 
Kalakalırız yapayalnız ölüme beş kala. 
O zaman geri gelemez olurlar, 
Ne sevdiklerimiz,ne sevenlerimiz,ne hikayemiz,ne çiçek,ne yağmur. 
Orada olsalar dahi artık katarakt olmuştur gözlerimiz, 
Renkleri soluk görür,cisimler karışır birbirine. 
Koşamaz oluruz sevdiklerimize susamışçasına, 
Dudaklarımız ıslanmaz olur aşkla, 
Kalbimiz kaldırmaz olur bi tesadüfün gümbürtüsünü. 
İşte o gün kafamızda yarattığımız döngü son bulur, 
Perde kapanır,müzik susar.
İşte o an kulağında duyulur o sevdiğin kızın sesi bi şarkı gibi. 
Ve artık çok geçtir, 
Üstümüz örtüldüğünde bi doğum lekesi gibi kalır sol yanımızda 
Ve söz sessizliğindir.

Özgürlüğe

Sakinliğe yelken açmıştım,

O dalgalara.

Farklı kıtalardan gelmiştik,

Ve buluştuk ikisinin ortasında.

Tüm güzelliğine rağmen,

Değiştirmedik yollarımızı,
Ayrıldık.
O dalgalara doğru,bense denize

17 Eylül


Gözünün gördüğü yerde var olanlar kalbinin içinde yoksa çarpıyorsun duvara,
Aksi olduğunda ise paramparça oluyorsun. 
İnandığın ne varsa bir bir anlamını yitirirken,
Sadece seyirci olmaktan başka çaren kalmıyor ki en kötüsüdür bazen.

Tanımadığın şehir susar,günler geçer,yağmur yağar,güneş doğar.
Sen hala aç,sen hala susuz,sen hala gözünü yummamış beklersin midendeki yumruğu hazmetmeyi…

Bekle,gökkuşağına az kaldı!

Sanki

Ve,

Sanrılarımızla başbaşa kaldığımız an başlar asıl kavga.

Simetrisi bozulur hayatın,kayar yeryüzü.

Denizler sakinleşir kış ortasında,

Güneş açar,

Sen İstanbul'la yalnız kalırsın…

anason


Neyi hatırlasam orda benliğim..

Yalnızlığım mı?

Sen mi? 

Ben mi?

Bunların sorgusuna düşmüşken,

An'a düşmek denen şeyi yaşayamıyorum,
özellikle pazar günleri.

Kırmızı koltuğumda oturmuş duruyorum,

Fonda Debussy Claire de lune ama piyanolusu..
En naifi en ağlamayanı
,
Zaten beste ağlıyo,enstrüman anlatıyor.

Bu ara kalem tutamaz kağıda da dokunamaz oldum.

Elimden düşmeyen tek şey sigaram
,
Bir de o güzel kokulu rakının kadehi,
Kimi zaman ince bel olanı kimi zaman çay bardağı,

İçi hep dolu,
Anason kokulu beyaz sıvı.
Ha bi de aklımdan düşmeyen bi sen var!

Midem ağzıma geliyo her daim
,
Sanki alarm caliyo,

Aklimda sen,agzimda midem
.
Yukardan Kaputaş'a bakarken,
Ilık soğuğu içime çekip yalnızlığımla konuşmak istiyorum
.
Nedense orayı cağrıştırdı bu pazar.

Dün bar taburesinde otururken de seni cağrıştırdı geride kalan cumartesi.

Hatırlayışlarım sanki meydan okuyo bana
,
Bu aralar böyle işte
,
Sen yabancısın diye herkes tanıdık sanki herkes dost,
herkes derdimi dinleyecek sırtımı sıvazlayacak kadar dost senden sebep.

Sanki o tabureye her oturuşumda senin kahkahan,
Aniden herhangi birinin dilinde senin adın.

Bi yanimda bi şekle girmis sen
,
Bi yanimda yalnizligim.